Rana Değirmenci
ranadegirmenci@hotmail.com
YÜREK BALÇIKLA SIVANMAZ
10/08/2014 Okuyana! İnsanın
hayatta en önde bulması gereken, “okuyucu” olmayı bilmesidir. Kendinizi,
hayatı, evreni ve diğer insanları okuyacaksınız. Emir budur! Bu emri bile
okuyucu olabilen görür. Okuyucu
olabilmek için günümüzün en görkemli, fakat en içi boş iddiasına göre, bilgili
olmak yetmiyor: Bilgi çağını yaşadığımız bilgisini bilmemize rağmen…
Oturduğumuz yerde iki – üç - beş akademik diplomaya ulaşsak ya da bir öğretinin
temel bilgilerine sahip olmak için sertifika ve seminer programlarına katılsak
bile… Belli bir süreç içindeki uğraşılarımızın sonunda, elimize, bilgimizin
işareti kâğıttan senetler verilse bile… Hakikatte, ne kadar ve ne ile
bilgiliyiz?..Ya da metrelerce bilgiye sahip oluşumuz “hakikatli okuyucu”
olmamıza kâfi mi? Eğer ki, emir
büyükse ve o emir “oku-“ fiilinin içinde bir ummanı gizlemişse; eğer ki, insan
olmanın birinci sırayı alan çizgisi “okuma olgusu” ise bilgi yetmeyecektir
insana. Her şeyi okuyacağız ya da her şeyi hassasiyetle okumaya uğraşacağız.
Fakat “okuma ummanı”na dalmak istediğimizde akıl küpünü, zekâ kavanozunu, bilgi
ve tecrübe çuvalını, -nereye ve ne ile dolduracağımızı tamamen sezmeden,
önümüze bilinçsizce yuvarlanmış gibi görünen- his, sezgi, hayal ve duygu kaplarımızı
kullanarak okuyucu sıfatlı yüzücü olduğumuzu sanıyor ve sırf bu iddia ile
ağzımızı açmaya kalkışıyorsak; yapabileceğimiz tek şey, ne kadar kötü veya ne
kadar noksan bir okuyucu olduğumuzu, kendimizi bile çizerek, bağırmak
olacaktır. Bu şekilde, yüzücülüğün teorisini bilsek dahi, sağa sola kontrolsüz
kulaçlar savuracağımızdan, önce biz batacağız.Ve kim bilir, neler umarken nasıl
okunacağız?.. Öyleyse,
okuyucu olduğunu iddia edenin bilmesi gereken-ler nedir? (Aslında, daha ileride
üzerinde durmak istediğim gibi, yalnızca “bilmek” de yetmez; okuyucu sıfatı
için “bulmak” ve “duymak” fiillerini de idrâk etmek şarttır.) Okuyucu olduğu iddiasında
olanlar; önce “kendini
bilmeli” ya da “kendini bulmalı”dır. O kadar
basiretli okuyucular vardır ki, Günümüzde
unutulmuş görünen; daha doğrusu,
bazılarınca unutuldu / unuttum / unuttururum oyunuyla saf dışında gösterilen
(doğru okuyucu olma sorumluluğu aymazlığını taşımalarının yanında, kendi
cepheleri için pozitif, muhatap almaya uğraştıkları için negatif duygularla
besledikleri fakat sinsice öne sürdükleri) nokta, “hakikatin mihenk taşı” kalptir. Oysa,
öylesine bir hakikattir ki kalp; üzeri hiçbir şeyle örtülemeyecek kadar vardır
ve görünürdür. Varlık kendini unutturmaz! Ey
Okuyucu! Gözüne,
kulağına, duygularına, konuşan diline, yazan eline ve kalbine “görünen”leri,
irili ufaklı, kendin için değerli veya değersiz, öteki için önemli ya da
önemsiz görmeye çalışırken “dünyaya gelişinin ve var oluşunun mutlaka bir
hikmeti olan, O Şeyleri” kalpsiz; veya kalbini “yalnız kendin varmış, sadece
kendin biliyormuş ve bir tek kendin bulmuş” gibi devreye sokarak; OKURSAN
yanılırsın! Yalnız kalırsın. Bilsen bile bulamazsın. Bilmiş ve bulmuş olsan
bile anlatamazsın. Görünen şu
ki; ne kadar çok bilgi ile donanmış olursak olalım, O Bilgi’nin bize kattığı
nimeti ve güzelliği bulamamış ve görememişsek; görmeye uğraşırken “İnsana
verilen hakkaniyet terazisini: Kalbimizi” cesaretle ve adil kullanamamışsak;
yani bilgiyi yüreğimizde hissedememişsek hem GÖRMÜYORUZ hem de GÖRÜNMÜYORUZ
demektir. Görmeyen
ve hissetmeyen insanın okumasına ve anlamasına imkân var mı? Oysa insan ve hayat şiir gibi, su gibidir; anlayana! Kendini
bulana!.. Yüreğinizin
varlığıyla onaylayın ki; kendini bulan, bir taraftan “okuyacak kitabını”
bilecektir; diğer taraftan okuma üslûbuna, okuduğunu anlatabilme inceliğine
erecektir. Ummanı
görene, kitap gibi yaşayana, yüzücü gibi suyu hissederek okuyana, şiir gibi
yazana NE MUTLU! Kalbi ile duyup kalbi ile konuşana da… Bilelim ki,
hazinelerimizi taşırken en değerli kabı duygu, his ve hayallerimize vermeliyiz.
Hatta hazinemizin bulunması gereken o yere kap bile diyemeyiz: O değerli,
güçlü, adil ve şaşmaz mekân; yürektir çünkü… Okuduğunuzu
yüreğinizde hissedebildikçe, yazdıklarınız da yüreğinizin hislerini
hissettirecektir okuyuculara! Buldunuz mu?.. Yürek
öylesine saydamdır ki; okuduğunuz kadar okutur da, yazdığınız kadar yazdırır
da! Duydunuz mu?.. Derim ki: “Hislere
kağıttan senetler verilmemiş; onlara, Varlığının işareti Yürek, mührünü
koymuş…” Ve bilirim ki: “Yürek,
balçıkla sıvanmaz”…”Okuyana!” |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Şems - 07/03/2016 |
Suya yazdım |
Nar-ı Beyza - 12/07/2015 |
Deneme |
GÜL=DİKEN - 08/02/2015 |
ŞAŞKINIM |
TÜRK DÜNYASI - 02/12/2014 |
ULU ÇINAR |
YÜREĞİMDEKİ KÖZ ''TÜRKÇE'' - 26/08/2014 |
RANA İSLAM |
MARİFETTE CEVHERSİN - 31/07/2014 |
RANA İSLAM |
DOST BİLMESİN - 15/02/2014 |
RANA İSLAM |
GAZEL-İ BENDE - 12/02/2014 |
ELİF BEZELİ KİTAP |
ELİF - 22/01/2014 |
RANA İSLAM DEĞİRMENCİ |
Devamı |