16/04/2014

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar
susacaktım.
Çünkü susmak benim
küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun
dönerdi.
Ben bütün gün evde
sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna
atılır onunla oynamak isterdim.
Babam sarılır, öper
sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu
defa masada bir araya gelirdik
babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da
bağırırdım.
Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa
patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün
zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturmayacaksın babanla?' diye
çıkışır, beni odama gönderirdi.
Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani
hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu,
her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi.
'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de
evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek
sesle söylemeye cesaret edemezdim.
Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline
kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun
izleyeceği önemli bir şey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı.
Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda
hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa
susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.
Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim
resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu.
Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir
şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu.
'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye
komşulara anlatıyordu annem halimi.
Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı.
Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı
bilemiyordum.
Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı
toparlamayı beceremiyordum .
Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı
yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren
ailem resim yapmayı da elimden
alırsa ben ne yapacaktım?
Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve
gelince uygun zamanı kolladım.
Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi.
Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel
olmuş.
Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam
değil, bu çocuk sensin.'dedim.
O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük
kız da arkadaşın.'dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam
sensin, bu küçük kız da annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden
bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya.
Ben büyüyüp adam olacağım.
İş bulup çalışacağım.
Siz yaşlanıp küçüleceksiniz.
Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe
teyze gibi küçücük kalacaksınız.
Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.
Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda iş yerinde
kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile.
Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde
'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim.
Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum.
Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı..
Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı
ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.
Farkında' Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların,
Gidişatın Farkında Olmalı.(ALINTI)
Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da
Bugündür.