08/03/2014
İbretlik
Bir Hikaye... Okumadan Geçme !
Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak.
Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.
Bir oraya, bir buraya her köşeye
dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider..
Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir
camiye ve tam namaza başlamak üzere olan
cemaatle birlikte saf tutar..
Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını.
Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses
vs.
derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu
durumdan.. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar..
Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır
bile.. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar…
İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini,
şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki:
“Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen
ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak,
bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?”
Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir
bakışla sorar “Âdetiniz böyle değil mi?”
“Ne âdeti?!” der Hoca..
Cemaat da toplanmış,
merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra..
Der ki meczub bu kez:
“Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye,
şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere
baktım,
gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var.
Zannettim ki adet böyledir, ben de
şu odunları yüklendim geldim işte, neden
kızıyorsun?
Kızacaksan herkese kız, tek bana değil! Hoca
şaşırır:
“Benim sırtımda da mı var?” der..
“Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”..
Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,
bıyık altından gülüşmeler başlamıştır..
Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret
ederek,
saf bir çocukça, heyecanla bağırır:
“Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk,
bunda kocaman bir elma ağacı vardı..
Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek,
bunda kızarmış tavuk,
şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun,
bununkinde de yaşlı annesi vardı!..”
Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve
umutsuzca;
“ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar.
O böyle söyleyince,
herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne
bakar!
Aynen doğrudur dedikleri çünkü;
Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda,
kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı
kapıyı,
diğeri lokantasında pişireceği yemeği..
Biri açtır aklında yiyeceği tavuk,
birinin sırtında sevdiği kadın,
diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır.
“Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der,
bu kez endişeyle Hoca.. O da der ki:
“Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman
bir inek vardı! Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış,
“öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda… “
Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik
viraneler var.” Bildirince bildiren, yüreği olan görü elbet