23/09/2013
NELERİ
KAÇIRIYORUZ ACABA..!!??
Soğuk
bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC’de bir metro istasyonunda, kemanla 45
dakika boyunca 6 farklı Bach eseri çalar. Bu süre icinde, çoğu işe yetişme
telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancinin önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya basladiktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk
kez orta yasli bir adam kemanciyi fark edip, yavaslar ve birkac saniye sonra da
gitmek zorunda oldugu yere yetismek uzere yine hizla yoluna devam eder.
Kemanci ilk bir dolar bahsisini bundan bir dakika
kadar sonra alir. Bir kadin yürümesine ara vermeksizin parayi kemancinin önüne
koyduğu kaba atarak, hizla gecer, gider. Birkaç dakika sonra, bir baska adam
duraklayip, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında, işe geç
kalmamak icin acele ettiğini belirten ifadelerle hizla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan
çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle
kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, cekistirerek çocuğu yürümeye
zorlar. Oğlan arkasina dönüp dönüp kemanciya bakarak, çaresizce annesinin
pesinden gider. Buna benzer şekilde birkac cocuk daha olur ve hepsi de anne,
babalari tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece
6 kişi, çok kisa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek,
para verir. Kemanci çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayi bitirdiğinde
ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancisi Joshua
Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık
eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell’in metrodaki bu mini konserinden
iki gün önce Boston’da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı…
Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell’in öylesine
bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafindan
algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği
kurgulanmıştır.
Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir
saatte güzelliği algilayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif aliyor muyuz?
Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi…
Dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği
çalarken, önünde durup, dinleyecek bir üç dakikamız dahi yoksa, hayatta başka
neleri kaçırıyoruz acaba?
(ALINTI)