Rana Değirmenci
ranadegirmenci@hotmail.com
BAYRAM SABAHLARI
11/08/2013 Mutsuzluk, alışkanlığınız olmasın."Her şey bir tebessümle
başlar." Her kaybedilen şey değerlidir, bilirsiniz:
Hastalanınca sağlığın değerini, ayrılınca aşkın ve sevgilinin değerini anlarız.
Ve hepsinin ardından “keşke” deriz; “pişmanım, bir daha elimdekilerin değerini
bileceğim, onlara ve kendime gereken özeni göstereceğim”. Pişmanlıklarla dolu
yaşantılarımız için “ bir daha öyle yapmayacağım” sözü vermek ve belki de yaptıklarımızdan
ya da yapamadıklarımızdan ders alıp bu verdiğimiz sözü tutmak kolaydır. Ya,
hâlâ, elimizde tuttuğumuzu sanıp da günden güne eriyen, yok olan değerlerimiz?..
Komşuluk, imece, hasta ziyareti, bayramlaşma, dostça iletişim gibi unutulan;
belki de kabuk değiştirerek yaşamaya çalışan; can çekişen; bizi biz yapan,
insan olduğumuzu bize hatırlatarak bizi mutlu eden güzelliklerimize ne oluyor
acaba? Ramazan bayramına iki gün kala kızlarımdan biri bana şöyle
dedi: “Bilirim ben seni anne. Her zaman çok uyur ve geç kalkarsın ama bayram
sabahı erken kalkıp, bize sabah sabah börek açacaksın.” Bunu büyük mutluluk,
coşku ve özlemle söyledi. Bir öğretmen olarak her sabah saat altı dolaylarında
kalktığımı değil de, hafta sonları üç afacanın gürültüleri arasında geç
kalkabilme lüksünü yaşama mücadelemi gördüğü için sözünü esirgemeyen kızıma ilk
anda biraz içerlesem de, bir iki saniye sonra bana müthiş tatlı gelen bir şeyi
fark ettim. İçimi mutluluk ve huzur kapladı. Daha şu yeni girdiğimiz Ocak ayında
ikizi ile birlikte dokuz yaşına basacak olan kızım, benim bayram sabahları
erken kalkmamda birçok lezzet bulmuş ve bu tadın devamı için beni tatlı tatlı
uyarıyor. Bak şu küçük afacana! Öncelikle bayramın özelliğini ve bayramla
birlikte aileme göstermeye gayret ettiğim özeni fark etmiş. Ne mutlu ki bana,
daha küçük de olsalar evlatlarıma bunu sezdirebilmişim. İkincisi ve daha da
önemlisi bayram sabahlarında aile ile birlikte sıcak bir börek yemenin ( ya da
ne bileyim sıcak bir çorba içmenin) önemini anlamış ve mutluluğuna ermiş bu
küçük yürek. Anneciğim, taa kızlarıma kadar
erişen bu mutluluk zinciri için sana teşekkür ediyorum. Hem senin ailen hem de
babamın ailesi doğdukları şehirlerde akraba içinde yaşlanırken; sadece babam,
sen ve iki kız kardeşimle benden kurulu hep gurbeti yaşamış ailemize, sayılı da
olsa, güzel gelenekler bıraktın diye... Her bayram sabahı erkenden kalkar,
kendi ellerinle çarşaf böreklerini açar, sıcak sıcak pişirir, babamın bayram
namazından dönmesine kadar bize böreği elletmezdin. Biz üç kardeş bu süre
içinde bayramlıklarımızı giyerdik. Babam namazdan döndü mü, böreği ilk o böler,
bizlere dağıtırdı. Babamın elini öptüğümüzde, annem de sıraya girer eşinin
elini öperek bayramlaşırdı. Babamız harçlık verirdi ama annemizin elinden öpmek
için daha bir sabırsızlanırdık. Çünkü, mutlaka her bayram kendi eliyle diktiği
ya da ördüğü ve bayram gününe kadar bize göstermediği bir şeyleri bizlere
hediye ederdi. Eve gelen çocuklara, hatta bazen evin kapısından sütünü
aldığımız sütçüye bile mendil, çorap ve benzeri şeyler dağıtırdı. Hele bir
keresinde hiç unutmuyorum: Öğretmenliğe başladığım ilk sene baba evindeki ilk
bayramımdı. Annem bana elbise dikmiş, babam da bana bir ayakkabı almıştı.( Bu
ayakkabının alınmasında annemin mutlaka parmağı vardı.) O gün, o kadar karışık
duygular içine girmiştim ki, içimden dokuz yaşında bir kız çocuğu gibi sevinmiş
ama dışımdan büyüdüğümü ve para kazandığımı anlamadılar mı acaba düşüncesiyle “Neden bana
ayakkabı aldınız? ” diye sesli sesli ağlamıştım. Bu anlattığım olayın
arkasından uzun yıllar geçti. Değil sekiz dokuz yaşındaki küçük bir kızın,
yirmi iki yirmi üç yaşındaki bir genç kızın bile, bayram deyince, neler
hissettiğini çok iyi biliyorum. Onun için her bayram kızlarıma, kız
kardeşlerime, eve gelen küçük misafirlere en azından bir mendil almaya, hazır
yufkadan bile olsa bayram sabahları sıcak börek pişirmeye, kızlarıma tuhaf
gelse de “el öpülmesine” vesile olmaya, ramazan günlerinde salondaki yemek
masasını sadece misafir olan akşamlar değil, ailem için de donatmaya özen
gösteriyorum. Sıradan günlerde üşengeç ya
da neme lazımcı gibi görünsem de, özel günlerde mutlu etmek ve mutlu olmak için
enerji ile doluyorum. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra, keşke şu kocaman
kızlar ve şu dev gibi delikanlı ( farkındayım; ikiz kızlarım gibi henüz dört
yaşında olan oğlum da hızla büyüyor) baba evinde olaydı da onlara neler
yapardım, keşke o günler geri gelse dememek, sevgiyi ertelememek için... Geçen
gün radyoda duyduğum bir sözle yazımı bitirmek istiyorum: ”
Mutsuzluğu alışkanlık haline getirmiş insanlardan
olmayın” diyordu. Evet! Mutluluğu alışkanlık haline getiren insanlar olmamız
dileği ile... İyi bayramlar… Bayram sevinciniz yüreğinizden eksilmesin… (10.01.2006
tarihinde “kaleme” alınmıştır. Değerli Okuyucular! Bir süre teknolojiden uzak kalmayı ve
Eylül_Ekim aylarıına bitmesini planladığım kitap projelerime yoğunlaşmayı
diliyorum (inşallah, muvaffak olurum),Sizlere bayram hediyesi olarak bu yazımı
armağan ediyor; tüm Müslüman âleminin, Türk Dünyasının ve güzel ülkemin RAMAZAN BAYRAMINI tüm yüreğimle
kutluyorum.Sevgi, saygı ve selam ile. Ranâ İSLÂM DEĞİRMENCİ (Yegâh Elif Mirzâde
) |
Yorumlar |
BAYRAMLAR 17/08/2013 01:16 Çocukluğumuzun bayramlarını çocuklarımıza yaşatmalıyız Mehmet Aluç Bey... Biraz da kaybolan değerlerde sebebi kendimizde aramalı.. Şimdi, anne olunca daha iyi anlıyorum, Rahmetli annemin ortalama iki yılda bir ilden ile gurbeti yaşayan ailemize ne kadar insanüstü gayretle gelenek bırakma çabası içinde olduğunu...Bunu düşününce de, hemen silkiniyor, çocuklarıma "şu gün" nasıl bir iz bırakırım diye çabalıyorum, naçizane. Saygılarımla.. Rana Değirmenci Tebrikler 12/08/2013 03:38 Çocukluğumuzun bayramları ah ne güzel olurdu ah ne güzel.Beni çocukluğuma gönderdiniz ,götürdünüz.Tebrikler çok güzel bir yazı idi zevkle okudum.sevgilerimle selam ve dua ile. MEHMET Aluç Teşekkür 11/08/2013 02:55 Ondokuzlar gibi kaliteli bir oluşumun seviyeli sayfalarında yazmak bir Yazar için büyük bir onur.Yazdıklarımızla okuyucularımızın yanında olabiliyor, onlarla güzellikleri paylaşabiliyorsak.ne mutlu bize. Bir yazar başka ne ister ki İbrahim Topbaş Bey.Sitenizin yazarlar arasında yer verdiğiniz ve bizi desteklediğiniz için, asıl ben size teşekkür ediyorum.Saygılarımla. Ranâ İSLÂM DEĞİRMENCİ EĞİTİMCİ/ ŞAİR-YAZAR Rana Değirmenci TEŞEKKÜRLER 11/08/2013 00:30 GÜZEL KONULARI İŞLEYEREK ÖZLEMLERİMİZİ DİLE GETİRDİĞİNİZ VE DUYGULARIMIZA TERCÜMAN OLDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER. İBRAHİM TOPBAŞ |
Yazarın diğer yazıları |
Şems - 07/03/2016 |
Suya yazdım |
Nar-ı Beyza - 12/07/2015 |
Deneme |
GÜL=DİKEN - 08/02/2015 |
ŞAŞKINIM |
TÜRK DÜNYASI - 02/12/2014 |
ULU ÇINAR |
YÜREĞİMDEKİ KÖZ ''TÜRKÇE'' - 26/08/2014 |
RANA İSLAM |
YÜREK BALÇIKLA SIVANMAZ - 10/08/2014 |
RANA İSLAM |
MARİFETTE CEVHERSİN - 31/07/2014 |
RANA İSLAM |
DOST BİLMESİN - 15/02/2014 |
RANA İSLAM |
GAZEL-İ BENDE - 12/02/2014 |
ELİF BEZELİ KİTAP |
Devamı |